TİCARET BAKANININ YENİ HEDEFLERİNDEN "HİNDİSTAN"
HİNDİSTAN
İlk defa 2001 yılında Belçikalı ortağımla Hindistan’a
gittiğimizde henüz serbest piyasa ekonomisi yeni uygulamaya başlanmıştı. Hatta
bizim sebebi ziyaretimiz serbestlik getirilen Radyo frekansları konusunda yeni
bir özel radyo kanalı kurulması içindi. Davet eden de daha sonraları dünyanın
en zengin ilk 10 da bulunan bir petrokimya yatırımcısı idi.
O gün havaalanından dışarı çıktığımda hemen içeri girme
ihtiyacı duyacak kadar kötü etkilendiğim bir ülkeydi Hindistan. Hâsılı evinde
kaldığımız bu meşhur işadamı bize şunu söylemişti; “Çocuklar Hindistan’ı çok iyi izleyin. Önümüzdeki 20 yıl dünyanın en
çok ve hızlı büyüyen ülkesi olacak. 2020 den sonra da dünyanın en büyük 5
gücünden birisi olacak” demişti.
Bu ve benzeri birçok bilgi edindiğim bir haftalık seyahatten
sonra doğal olarak etkisi uzun zaman sürdü ve orayı takip etme imkânı buldum.
Akabinde AK Parti’nin 2002 seçimlerinde aldığım stratejik
görevin bana kattığı bilgi ve birikim ile Asya Pasifik üzerinde yoğunlaşmamı
kolaylaştırdı.
O dönemler Türkiye ile Hindistan arasında elle tutulur ciddi
hiçbir bağ yoktu. Bunda Pakistan ile olan siyasi konu ve Hindistan’ın uzak bölge
ve kültür olarak algılanmasının etkisi çok oldu. Bütün bunları ayrıca yaşayarak
öğrendim…
Öyle ki; haftada 1 kere uçuş imkânı olan dünyanın en
kalabalık 2. ülkesi ile ticaret hacmimiz hem çok küçüktü hem de ihracatımızın
ithalatı karşılama oranı %0,3 ler seviyesindeydi.(2004)
O günler bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiğini
adım adım işleme ve takip etme imkânı bulduğum için kendimi şanslı addediyorum.
Bu süreç arada benim İş Konseyi Başkanlığım ile birlikte 2012 yılına kadar
sürdü. 2004-2012 yılları arasında iki ülke arasında 20 den fazla B2B, Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Turizm Bakanı, Dış İşleri Bakanı seviyesinde yapılan bütün
seyahatlerin her kısmının içinde bulunma imkânı oldu. Burada bahsetmek
istediğim iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl geliştirileceği fikirlerimizi
bıkmadan usanmadan anlatma fırsatı yakalamış olmamızdır.
Peki, istediğimiz sonuca ulaştık mı? Kesinlikle hayır.
Bırakın hedefi, bu konuda belirlediğimiz çıtanın %10 na bile gelememiştik.
Neleri başardık? Buna rağmen çok işler başardık.
Haftada bir olan uçuş şimdi 2 büyük şehre her gün karşılıklı
konan seferler ile %90 lar seviyesinde dolulukla devam ediyor. Eğer uçak imkânı
olursa 2 başka büyük şehre de uçuş izni verilmiş durumda ama uçak imkânı
yeterli olmadığı için hatlar açılamadı.
Siyasi olarak arada neredeyse hiçbir sorun ve iletişimsizlik
kalmadı. Her konu rahatlıkla müzakere edilebildiği gibi Pakistan’ı da rahatsız
edecek bir durum çıkmadı.
İki ülke insanının hem kültürel hem geleneksel olarak
birbirlerine ne kadar benzediğini yaşayarak anladılar.
Her iki ülke arasında birbirini tamamlayıcı çok fazla
taraflarının olduğu, bunun hem iki ülke arasında hem de 3. Dünya ülkelerinde
işbirliğine dönüşebileceği anlaşıldı.
Burada çok daha fazla noktalara değinebiliriz…
Ama şunu demek istiyorum. Zor zamanda zor olanlar sağlıklı
temel üzerine inşa edildi. %10 lar ancak başarıldı derken hedefin büyüklüğü ve
erişilebilecek diğer imkânlara işaret etme içindir.
Şimdi yapılması gerekenler, bu yapılanlar üzerine daha modern
ve hızlı şekilde uyarlamak olmalıdır.
Mesela biz ısrarla Turizm konusunda işbirliği yapılmasını
savunduk. Hindistan 2010 yılında dünyaya 5 yıldız statüsünde 10 milyon turist
veriyordu. Her bir turist 12 Avrupalıdan daha fazla harcama yapıyordu. (Resmi
istatistikleri yapılmış verilerdir) Biz bu turistin %10 nu çekebiliriz dedik. 1
milyon Hintli 12 milyon Avrupalı demektir, dedik. Ama bunu başaramadık. Bunun
başarılamamasının hem Bakanlık hem sektör ortak hataları bulunmaktadır. Eğer bu
başarılabilseydi sadece o ülkeden sağlayacağımız turizm geliri bugün 5-10
milyar USD olabilirdi. (Bu hala başarılabilecek bir hedeftir)
Bollywood dünyanın en büyük film sektöründen birisidir. Biz
beğenmesek te yılda 2 milyar insan Hint Filmlerini izliyor. Bollywood ülkemizde
filim çekmek istedi. Hem de en büyük bütçeli filmleri. Bizden istedikleri uygun
platolar ve vergi muafiyeti idi. Bu konuda eski bakanlardan Sayın Atilla Koç
söz verdi ve ilk deneme filmi çekildi. Filmin adını “Mission İstanbul” koydular. Yaklaşık 30 milyon USD bütçeli en
meşhurların oynadığı bir aksiyon filmi. 100 milyondan fazla kişi izledi bu
filmi. Bu konuda sözleşmesi olmasına rağmen bunlara ödenmesi gereken 1 milyon
USD yi bırakın ödemeyi neredeyse suçlu ilan edecektik. Atilla Koç beyden sonra
gelen bakan bana “o parayı git Atilla
Beyden al” dedi… Daha sonra bakan olan o dönemin müsteşarı Sayın İsmet
Yılmaz konunun ehemmiyetini anladığını, mutlaka çözeceğini bana söylemesine
rağmen ödenmedi. Hâsılı Bollywood Ülkemizin bakanlığını uluslararası mahkemeye
verdi. Ben kendi cebimden 500 bin usd ödeyerek ülkemizin adını kirletmekten
kurtardım. Daha sonra Bollywood bize küstü ve bir daha da büyük proje
düşünmedi. Eğer bunu başarabilseydik Asya Pasifik ülkelerinden ülkemize hem
turizm geliri Avrupa’dan daha fazla olacaktı, hem de iktisadi olarak ticaret
hacmimiz lehimize gelişmesine çok ciddi katkı sağlayacaktı.
Bunun tersi çok projeler de gündeme geldi. Özellikle
Hindistan’da Altyapı Yatırımları ile alakalı Hızlı İş Yapabilme yeteneği olan
firmalara yıllarca yalvardık. Ama bunu da pek başaramadık. Arada ikna ettiğimiz
birkaç firma şimdi milyar usd lik hale geldiler…
Bu gün yeni bir sayfa açıldığını söylüyor bizden çıkan Sayın Bakanımız.
Hedef ülkeler olarak da Hindistan’ın içinde olduğu 4-5 ülkeyi sıralıyor. Yüzde
yüz katılıyorum ve doğru bir hamle olduğunu ben de söylemek istyorum. Bununla
birlikte Afrika ülkeleri de bir bu kadar önemlidir. Bunu da Deik Başkanı Nail Olpak bey kelime kelime anlatıyor. Bundan dolayı Nail beyi
tebrik ediyorum. Onun da hedefi çok doğru.
Ama bütün bunların yapılabilmesi için İş Âlemi ve
temsilcileri kadar konuya inanan Bakanlar, bürokratlar, bankacılık sistemi vs. olması gerekiyor. Nail beyin Blooberg’de anlatmak istediği de bu aslında. Yoksa “saldım çayıra mevlam kayıra” dan başka
sonuç olmuyor.
Bu gün Hindistan iş konseyinde bu sorumluluğu bihakkın yerine
getirecek, zaman ayıracak, iş edinecek neredeyse kimse yok. Sayın Başkanın
(yakından tanıdığım) kendi işine bile ayıracak zamanı yok ki bahsettiğim işlere
yoğunlaşıp konuyu Ülke adına takip etsin. Bunu bir eleştiri olarak
söylemiyorum. Sadece durum tespiti olması için söylüyorum. Bu işler titr
kullanmak için başkan olmakla olmuyor. Olmaz da zaten. Önemli olan o tire senin
katacağın değerdir. Bunların da bilinmesi bu çabaların boşa gitmemesi için çok
önemlidir.
Tekrar hatırlatmak istiyorum. Türkiye batıya dönük yüzünü çevirmeden doğuya da yönelebilir, Afriaka’ya da yönelebilir. Bu çok kolay ve
gerçekleştirilebilecek bir durumdur. Sadece inanmak ve çalışmak gerekiyor. Eğer
bu durumu inanca çevirirsek biz ek olarak yılda 100-300 milyar USD kaynak elde
ederiz. Bunu sağladığımız zaman zaten büyüme rasyomuz da planladığımız gibi
devam eder. Dolayısıyla Batı ile doğu arasında yine en sağlam köprüyü ve HUB u
olma konusunda çok ciddi mesafeler almış oluruz.
Bununla birlikte Asya’nın talep ettiği bazı spesifik ürünler
katma değer kazandırılarak çok rahatlıkla satılabilir. Bu ürünler zaten batının artık
üretmediği/üretmek istemediği ürünler olduğu için bizim iş gücümüze olumlu etkileyeceği gibi gelişme ve büyümeye doğrudan katkı sağlayacaktır. Yani bizim
içinde bulunduğumuz iktisadi kuşakta en iyi sonucu alabilme imkânına sahibiz.
Burası iyi yönetilirse bir üst gelir seviyesi olan 15-20 bin eşiği bu şekilde
aralanabilecektir. Üzerinde çalışıldığını bildiğim birkaç ürün ile
(İnşaat-gübre vs.) ülkemize 300-500 milyar dolarlık kaynak oluşturulması çok
mümkündür. Bu konuda daha fazla iddialı sözüm olabilir ama zihinleri yormak
istemediğim için bu kadarla yetiniyorum.
İşte kalkınma programlarına bunlar da dâhil edilmelidir. O
zaman istikrarlı olarak yapısal varlığımız kuvvetlenerek devam edecektir. İnsanımızın yetenekleri, iş gücü, kapasitesi ile doğru orantılı planlar yapmalıyız. yapamadıklarımızı işbirliği yaparak yapabilecek sistemleri kurmalıyız. O zaman hedeflere daha kolay ulaşılabilir. Sayın Bakan mutlaka bizim düşündüğümüzü kendisi de düşündüğü için hedefe Hindistan'ı da koydu zannediyorum. Bize düşen de bildiklerimizi anlatmaktır.
Sayın Cumhurbaşkanının her zaman vurguladığı gibi bizim
ligimizin gereği neyse o sistemde oynamalıyız. Yoksa üst ligdeki takımlar
karşısında hücum yaparsak o zaman 8-0 lık mağlubi-yetler yaşamaya devam
ederiz.
Ne zaman ihtiyaç duyulursa şartsız olarak hazırız.
Yorumlar
Yorum Gönder