BABAM...
BABAM...
Benden sonra da bu böyle devam edecek sanıyorum. Biz de
bizden olanlara hep söyleyeceğiz!
Var olan değerlerin kıymetini bilin! Onların
soluklarını hep hissedin! Seslerini kulaklarınızdan uzak etmeyin! Dinleyin ne
dediklerini…
Diyecek ama yine tarih tekerrür edecek. Bugün benim yazdığım şu
satırlar gibi; kendi iç dünyamdaki feryatlarım, göz yaşlarım gibi onlar da
Ahhh!!! Diyecekler bir gün, benim gibi.
Yirmi yaşına henüz girmişken, daha hayatın baharının başında
18 yaşını dolduramamış birisi ile evlenip daha tam 20 yaşını doldurma
arifesinde dünyaya gelmişim. İstanbul üniversitesi Hukuk Fakültesini 1. Olarak
kazanmış, aynı üniversitede tıp fakültesini de aynı şekilde kazandığı halde
kayıt tarihinden 6 ay sonra belgesi gelmiş iken o öğretmen olarak hayata
başlamıştı…
Evlendiği kadın 18 yaşını doldurduğunda resmi nikâh
kıydırmışlar; anı olsun diye de bir kere daha gelinlik giyip resim
çektirmişler. Ben doğduktan 2 yıl sonra yani 10.10.1968 tarihini bizzat ilçeye
giderek doğum tarihim olarak yazdırmış… Babam.
10.10.2017 (10)…
İlk çocuğunun doğum tarihi yazdırırken kader de bir yerlere
yazıyordu o tarihi…
365 gün içinde bir ihtimalin kader tarafından kazındığını
elbette bilemezdi sevgili babacığım.
Ve kader tecelli ediyor 10.10.2017 de dünyadan ahirete göçün
imzasını atıp gereğini yapıyordu.
Babam…
1945-2017
İlkokul öğretmenimdi. Benim gibi yüzlercesinin…
Ömrümde içesine Babacım diyemediğim, ellerini tutamadığım
babam.
Bizleri büyütürken öğrendiğimiz en önemli kriterler;
- - Asla yalan söylemeyin,
- - Başınızı eğeceğiniz bir işi yapmayın,
- - Ailenize sadık olun. Sizin en kıymetli hazineniz ailenizdir.
- - (büyüdüğümde) Hesabını veremeyeceğin yemek davetine katılma ifadesiydi.
Bunun dışında ne hırs, ne de illa şunu yapın demedi.
Hayatımızda aldığımız kararlara hep saygı gösterdi.
Hayatında cebinde önemli bir para olduğunu hatırlamıyorum.
Manavdan aldıklarını getirdiğinde hep aldatıldığını gördük. Onun için onun
alışveriş yapmasını istemezdik.
Aklımızın aldığı yaşam süresi boyunca hep birilerine
yardımcı oldu. Beklentisi olmadan.
Her zaman her gördüğünde her buluşma ve vedada dua dua dua
ederdi…
“Babanın evladına ettiği dua peygamberin ümmetine ettiği dua
gibidir”
Duamızı kaybettik…
Hayatının hiçbir döneminde doğru bildiği yoldan dönmedi.
Bölge köylerde ilkokul öğretmenliği, Göksun İHL kurucu müdürlüğü, Kayseri MEM lüğü... hayatının her anı insana adanmış bir ömürdü. Hep iyi işler yaptı, hep örnek insan oldu.
Bölge köylerde ilkokul öğretmenliği, Göksun İHL kurucu müdürlüğü, Kayseri MEM lüğü... hayatının her anı insana adanmış bir ömürdü. Hep iyi işler yaptı, hep örnek insan oldu.
Ama Donkişot luk da yapmadı.
Çaresizlik içinde çırpınıp durdu.
Vefatından önceki 1 haftada 3 ayrı cenazeye iştirak etti.
Her birisi 200-250 km olan yolu kendi sürdüğü araçla gidip gelerek.
Hasretleri vardı, benimle paylaştığı birçok sırrı…
İçinde yangın vardı. Özellikle bir iki yıldır sönmeyen bir
yangın. Onu önceki çektikleri bu kadar hırpalamamıştı bu hasret kadar. Ama dimdik
duruyordu.
Pazar gece 23.00 te aradı. O saatlerde hiç aramazdı. İlk
defa o kadar geç saatte aramıştı. Ateşim çıkıyor ama ateş düşürücü alınca
düşüyor dedi. Sonra devamlı dua etti durdu bana. Dedim Baba, bunaldım, ne olur
yeter artık. Kızdım biraz. Yarın hastaneye git bana haber ver dedim.
Olur dedi, ama haber vermedi. Kendisi gitti öğleden sonra.
Ertesi gün öğle yemeği yemiş. Akşam 20.00 de hayata gözlerini yummuş.
Dedim ya; herkes gibi ben de babamı kaybettiğim an anladım
babasızlığımı. Hala arada bir telefona elim gidiyor bir şey aklıma geldiğinde
sormak için. Ama nafile.
Onu ben yıkadım ben ellerimle toprağa verdim. Ama hala sanki
her an arayıp hal hatır soracak, kim gidiyor? Diyecek gibi. Bekliyorum…
O gün, yani toprağa vereceğimiz gün.
4 ay önce birlikte gittiğimiz mezarda ağlayarak gösterdiği
yere defnettik. Hâlbuki kendisine “BABA ORAYI KENDİME AYIRDIM, BENDEN İSTEME”
demiştim. Tebessüm edip, daha dur sen demişti.
Söylediği yerde uğurladık…
Asil bir Çerkez adamı nasıl olunduğunu orada bir daha şahit
olduk. Akın akın gelenlerden babamı defnettikten sonra yanıma gelen birisi; “oğlum
ben 83 yaşındayım. Azmi bizim için çok değerliydi. Bu zamana kadar buralarda
böyle bir kalabalık olmadı. Ne kadar iftihar etsen azdır” dedi. Benzer çok
güzel anılarla onu uğurladık.
Bir gün onun acısı mutlaka hafifleyecektir. Evlatları olarak
ona layık olmaya gayret edeceğiz.
Allah mekânını cennet etsin.
Sizler de bir Fatiha da olsa okumanızı istirham ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder